20.12.2007
ALAN DERSHOWITZ:
Umarım Jean-Paul Sartre, Yahudiliği var edenin antisemitizm olduğunu söylerken haklı değildir. Ben büyürken nerede çalışabileceğimizi, nerede yaşayabileceğimizi, hangi okula gidebileceğimizi, kimlerle sosyalleşebileceğimizi antisemitizm belirlerdi. Bugün bunların hiçbiri yaşanmıyor. Antisemitizm, artık Amerikalıların yaşantısında merkezî bir fenomen değil. Oysa tabii ki, varlığı içten içe tehlikeye giren Yahudiliğe yönelik asimilasyon ve diğer yöntemler sorunları artırıyor. Bence ihtiyacımız olan şey pozitif Yahudilik. Bizim, Yahudiliğin gücünü, pozitif yönlerini, sadece din değil, bir kültür, bir medeniyet, insan yaşantısının bir parçası olarak gören genç Yahudilere ihtiyacımız var—antisemitizm, kendi hayatlarının bir işlevi olmasa bile.
DANIEL GREENE:
Yazar, profesör ve insan hakları avukatı Alan Dershowitz, Amerikan üniversiteleri kampüslerinde gittikçe artan antisemitik söylemlerden rahatsızlık duyuyordu. Dershowitz meslektaşlarını, Yahudilere uygulanan şiddeti meşrulaştırmak için böyle bir retorik kullananları ayıplamaya çağırıyor.
Amerika Birleşik Devletleri Holokost Anı Müzesi’nin ücretsiz podcast dizisi Antisemitizm Üzerine Konuşmalar programına hoş geldiniz. Ben, Daniel Greene. Günümüz dünyasında antisemitizmin ve nefret etkisinin pek çok yolunu sizlere yansıtmak üzere iki haftada bir konuk davet edeceğiz. Harvard Üniversitesi Hukuk Fakültesi profesörü Alan Dershowitz sizlerle.
ALAN DERSHOWITZ:
İsrail Davası kitabını yazmayı hiç istemedim. Aslında Barış Davası’nı yazmak istedim ve sonunda da yazdım. Hiç kimse Kanada Davası, Yeni Zelanda Davası, Fransa Davası veya İngiltere Davası diye kitaplar yazmadığı halde ben İsrail Davası’nı yazmak zorundaydım. Çünkü İsrail karşıtı duruş, Amerikan üniversiteleri kampüslerinde belirgin bir şekilde öne çıkıyordu ve öylesine büyük bir cehalete dayanıyordu ki ben de İsrail için gerçeklere dayanan liberal bir duruş sergilemek zorundaydım. Bunu yapmam, kampüslerdeki aşırı sol varlığa karşı büyük bir tehdit olarak algılandı.
İsrail’e, İsrail liderlerine ve destekçilerine karşı ve en son bana karşı kullanılan karikatürlere bakarsanız propaganda çabalarının değiştiğini görürsünüz. İsrail ve Filistinliler hakkında iletişim kurmak yerine İsrail’i canavarlaştırma, İsrail’i şeytanlaştırma girişimleri söz konusu. Ayrıca Holokost inkârı gittikçe artıyor. Holokost’u önemsizleştirme artıyor. Holokost’u başka konularla kıyaslama artıyor. Eğitim kritik öneme sahip. Holokost’u reddeden biri bir üniversite kampüsünde konuştuğunda bunun eğitici olduğunu düşünüyorum. Öğrenciler için bir fırsat olarak görüyorum ve konuşmacıyı engellemeye çalışmak yerine ona yanıt vermek ve onu eğitmek gerektiğini düşünüyorum.
Amerikan politikalarının eleştirilmesi gerektiği gibi İsrail’in politikaları da eleştirilmelidir. Ben katıksız bir vatanseverim, çünkü Irak savaşını ve diğer Amerikan politikalarını eleştiriyorum. Ayrıca katıksız bir Siyonistim, çünkü İsrail politikalarının çoğunu eleştiriyorum. Siyonizm eleştirisi bile entelektüel açıdan tam olarak kabul edilebilir. İsrail devletini eleştirmekle o devlette yaşayan Yahudileri eleştirmek arasındaki çizgiyi bulanıklaştırmaya başlayan çifte standarttır, aşırı eleştiridir, İsrail’de iyi bir şey bulmaya istek duymamaktır.
Üniversite kampüslerinde konuştuğum zaman—ki çok sayıda kampüste konuştum—ertesi gün beni mutlaka birileri ararlar ve adeta fısıltıyla şunu derler: “Açık açık konuştuğunuz için teşekkürler.”
Ben de sorarım “Siz neden konuşmuyorsunuz?”
“Malum, öğrenciler arasında istenmeyen kişiler olmak istemiyoruz. Tartışmalı konulara girmek istemiyoruz. Siyaset konusunda hatalı olmak istemiyoruz.”
Çoğu Amerikalı akademisyenin, şu anki üniversite öğrencisi neslini ve gelecekteki liderlerimizi İsrail’e karşı, Yahudi çıkarlarını ve değerlerine karşı hâle getiren çok iyi örgütlenmiş bu kampanya karşısında bu kadar sorumsuz davranması insanı dehşete düşürüyor. Bunu durdurma sorumluluğu bize ait. Bunu durduracak kaynaklara sahibiz. Bunu durdurma becerisine sahibiz. Nefret söylemine yanıt verme konusunda başarısız olursak bu bizim suçumuzdur.