17.07.2008
MATTHIAS KÜNTZEL:
Biliyorsunuz, ben Yahudi değilim. Hatta dindar biri bile değilim. Yani İsrail ile aramda bir aşk ilişkisi yok. Ve elbette İsrail hükümetinin zaman zaman yaptıklarını da eleştiriyorum.
Ama İslamcılık tehdidinin, onlarca yıl önce ortaya çıkmış Nasyonel Sosyalizm tehdidi ile kıyaslanabileceğini düşünüyorum. Bu, tüm Batı kültürüne karşı bir tehdittir. Bu kültürü, böyle bir geriletici devrime, bugün yeniden gördüğünüz böyle bir totalitarizme karşı çocuklarım için, kendi evlatlarım için savunmak isterim. Ve bu nedenle İsrail’i savunmam gerek. Başka bir nedeni de yok.
DANIEL GREENE:
Alman bilim adamı Matthias Küntzel, Cihat ve Yahudi Nefreti adlı kitabında faşizm ve Müslüman devrim hareketleri arasındaki tarihî bağlantıya eğiliyor. Naziler ile Batı kültürü ve demokrasisine tehdit teşkil eden bugünkü radikal İslamcılar arasında ortak bir totaliter vizyon olduğunu belirtiyor.
Oliver ve Elizabeth Stanton Vakfı’nın cömert destekleri sayesinde sizlere sunabildiğimiz, Amerika Birleşik Devletleri Holokost Anı Müzesi’nin ücretsiz podcast dizisi Antisemitizm Üzerine Konuşmalar programına hoş geldiniz. Ben, Daniel Greene. Günümüz dünyasında antisemitizmin ve nefret etkisinin pek çok yolunu sizlere yansıtmak üzere iki haftada bir konuk davet edeceğiz. Siyaset bilimci Matthias Küntzel sizlerle.
MATTHIAS KÜNTZEL:
Kendi kişisel geçmişimden etkilendim elbette. Öz babam nasıl olur da, 1944 yılında daha 19 yaşındayken SS subayı olup Doğu Cephesi’ne gönderilmek isteyebilirdi?
Elbette bu beni daha fazla araştırmaya ve antisemitizmi bu kadar çekici yapanın ne olduğunu anlamaya çalışmaya itti.
Ve Naziler’i araştırdım. Biliyorsunuz NSAİP, Nasyonal Sosyalist Alman İşçi Partisi demek. Bu, bir tür Sosyalist hareketti. Daha iyi bir dünya yaratmak istiyorlardı. Kalıcı bir Alman huzuru yaratmak istiyorlardı. Ancak bunun tek koşulu Yahudilerden kurtulmaktı. Çünkü dünyadaki tüm kötülükler için Yahudileri suçluyorlardı. Bu sayede pek çok kişinin ilgisini çektiler.
Bugünkü İslamcılık'ta da aynı şey geçerli. Yine aynı devrim hareketi söz konusu ancak bu sefer Alman huzuru değil, tüm dünyada Allah huzuru peşindeler. Her erkek ve kadın için daha iyi şartlar peşindeler. Bunun için Yahudilerden ve çağdaşlıktan kurtulmak gerekiyor. Ancak bu şekilde sonsuza kadar süren bir huzur ortamı yaratabilirler.
Bu yüzden dünyadaki tüm antiemperyalist, antiplutokrat, antikapitalist hareketleri birleştirmek istiyorlar. Bu bir ütopya ama İsrail’den kurtulmak zorundalar.
Ve bugün İslamcı antisemitizme karşı sesini yükselten Müslümanlar da var. Bunlar Batılı liberaller tarafından hayal kırıklığına uğratıldı. Çünkü Batılı liberaller, çok kibar davranarak aykırı düşmeyerek Müslümanlara iyilik yapmak istiyor ama hiçbir iyilik yapmıyor.
Bu, Batılı entelektüeller gibi düşünen, öyle düşünmeye meyilli Müslümanlara ihanettir.
Biliyorsunuz, ırkçılar şöyle der “Bütün Araplar çirkindir ve onlarla savaşacağım.”
Ve bu tür bir antiırkçılık ise şöyle der “Bütün Araplar çok iyidir ve onları savunacağım.”
Araplar ve Müslüman halklar içindeki farklılıkları görmek yerine, bir zamanlar Batı toplumlarında taraf tuttukları gibi taraf tutarlar.
Faşistler de var, ilericiler de. Bir fark yaratırsınız. Ancak Müslüman dünyasında her şey aynıdır.
Benim görüşüme göre bu da bir tür ırkçılık. Ve İslamcıların bir bakıma hücum hâlinde olduğunu görüyorum. Ne istediklerini biliyorlar. Çok akıllılar ama Batı dünyası diyor ki: “Neyse ki arkası gelmeyecek.” Çok savunmacı, çok ödün verici, çok Vichy rejimi benzeri bir durum bu. Onları bu şekilde asla yenemezsiniz.