01.12.2011
Venedik Taciri’nin antisemitik bir oyun olduğuna inanmıyorum. Bence antisemitizmi iş başında gösteren ve antisemitizmin insanların duygularını ve davranışlarını yok edici anlamda nasıl etkilediğini gösteren bir oyun.
ALEISA FISHMAN:
Michael Kahn, Washington DC’de bulunan Shakespeare Theatre Company’nin Sanat Yönetmenidir. Kahn, meslek hayatı boyunca Venedik Taciri’ni üç kez sahneledi. Shakespeare’in en popüler ve en tartışmalı oyunları arasında yer alan Venedik Taciri, modern izleyicilerin ilgisine sunulan ve sürekli gelişen bir oyundur.
Oliver ve Elizabeth Stanton Vakfı’nın cömert destekleri sayesinde sizlere sunabildiğimiz, Amerika Birleşik Devletleri Holokost Anı Müzesi’nin podcast dizisi Antisemitizm Üzerine Konuşmalar programına hoş geldiniz. Ben, Aleisa Fishman. Günümüz dünyasında antisemitizmin ve nefret etkisinin pek çok yolunu sizlere yansıtmak üzere her ay bir konuk davet edeceğiz. Shakespeare Theatre Company’de 25. yılını kutlayan Michael Kahn sizlerle.
MICHAEL KAHN:
Venedik Taciri, seyircinin verdiği tepki bakımından Shakespeare’in belki de en tartışmalı oyunlarındandır. Bunun nedeni pek tabii ki Shylock karakteridir. Bu karakter Holokost yüzünden daha da tartışmalı bir hâle gelmiştir. Oyun aslen, meşhur duruşma sahnesinde birleşen iki hikâyenin karışımıdır: Bir Yahudi tefeci, bir Hristiyan’a para verir. Hristiyan parayı kaybeder ve hakim karşısına çıkar. Zengin bir kadınla talipleri arasında geçen bir hikâyedir bu.
Shakespeare'in döneminde pek tabii ki antisemitizm vardı. Shakespeare bir anlamda Elizabeth dönemi İngilteresini ve zamanının teatral geleneklerinden türeyen konuları yazıyordu. Yahudilerin sahnede ne şekilde betimlendiği hakkında çok az şey biliyoruz ama Shakespeare’den önce Yahudiler komik kötü adamlar olarak tasvir ediliyordu. Korkunç kırmızı peruklar takarlardı. Kocaman burunları olurdu. Adeta açgözlülüğün ve kötülüğün temsilcileriydi. Sonra Shakespeare ortaya çıktı ve bambaşka şeyler yaptı. Yine de kötü adam rolünü Shylock’a verdi ama ilk kez sahnelenen oyunlarda Shylock’a Hristiyanlar tarafından insanlık dışı bir varlık muamelesi yapıldığını net bir şekilde açıklayarak onu insancıllaştırdı. Ona “köpek” diyorlardı, yüzüne tükürüyorlardı, “it herif” diyorlardı. Shylock’un hayatta en çok değer verdiği iki şey, aslında üç şey, kızı, dini ve kazandığı paraydı. Ve bunlar oyun boyunca onun elinden alınıyordu.
Bu oyunu Shylock’a karşı büyük bir sempati duymadan sahnelemenin imkanı yok. Bu oyunun çok tartışmalı hâle geldiğini düşünme nedenim, açık bir şekilde antisemitizmden çeken insanların tasvir edilme şeklidir. Bunu anlayabiliyorum. Holokost’tan sonra antisemitizmin lafını etmek ya da Yahudi bir karaktere kötü özellikler vermek bile, nasıl desem, Afro-Amerikalıların karmaşık bir şekilde tasvir edilemediği Siyah Güç dönemindeki siyahî toplulukta yaşananlarla aynı. Ama Shakespeare bir karakteri asla tam anlamıyla kötü ya da tam anlamıyla iyi olarak betimlemedi. “Yahudi’nin gözleri yok mu? Yahudi’nin kulakları yok mu? Bizi yaralarsanız akmıyor mu kanımız?” şeklinde bir konuşma yaparsanız antisemitik bir oyun yazamazsınız.
Bence insanlar itiraz ettiklerinde öyle olması gerektiğini düşünüyorlar ama bu Yahudi taraftarı bir oyun değil. Hayır, değil. Bu korkunç para döngüsüne kendisini kaptıran ve birbirlerine ticarî mal gibi davranan herkesle ilgili bir oyun. Ve Shylock da o dünyanın bir parçası. Shylock bir aziz değil, tefeci. Her şeyin para olduğu bir dünyada yaşıyor. O dünyada ticareti yapılan şey, para ve insanlara parasına göre muamele ediliyor. Bence oyundaki tüm toplumun bir eleştirisi bu. Ama Yahudilerle ilgili edebiyat tarihinde, Shakespeare bir Yahudiyi insanlık dışı bir toplumda bir insan hâlinde getirdi.
[Venedik Taciri’nden bir bölüm] Shylock: Yahudinin gözleri yok mu? Yahudinin elleri, azaları, duyuları, sevgileri, arzuları yok mu? Onun da karnı aynı yemekle doymuyor mu? Ya aynı silahlardan o acı duymuyor mu? Aynı hastalıklara o da tutulmuyor mu? Aynı ilaçlardan o iyilik bulmuyor mu? Bir Hristiyan kadar aynı kışın soğuğu, aynı yazın sıcağı ona dokunmuyor mu? Bizi yaralarsanız akmıyor mu kanımız? Bizi gıdıklarsanız gülmez miyiz acaba? Bizi zehirlerseniz çıkmıyor mu canımız? Ya siz bize haksızlık ederseniz biz hıncımızı almaz mıyız?
Antisemitizmi göstermek, antisemitizmi bağışlamak demek değildir. Ve Shylock’un davranışları, antisemitizmden kaynaklanmaktadır. İnsanlar neden yaralandıklarında, ayrımcılığa uğradıklarında karşılık vermek yerine sokak ortasında yatsın ki? Karşılık vermezseniz ayrımcılık sonsuza kadar sürer. Shylock elinden gelen tek yöntemle karşılık verdi. Bunu hayranlık verici buluyorum. Ama bence bu büyük ölçüde önyargılarla ilgili. Bu bariz bir şekilde Yahudilere, eşcinsellere karşı bir önyargıdır. Çünkü Antonio, Bassanio’ya açıkça aşık ama bunu gizliyor ve o yokken bu durumla dalga geçiyorlar. Portia da siyahlarla dalga geçiyor. Bana göre oyun pek çok düzeyde önyargıyla hesaplaşıyor.
Ben hâlâ tiyatronun, özellikle de canlı tiyatronun, algıları değiştirmede yardımcı bir rol üstlendiğini düşünüyorum. Çünkü gözünüzün önünde gerçekleşen bir şeyde hazır bulunuyorsunuz ve o şeyin bir parçasısınız. Belki de daha önce hiç şahit olmadığınız şeyleri veya anlamadığınız şekilde davranan insanları görmek, bunları açıklamaya çalışmak zorundasınız. Bu oyun için konuşacak olursak, Venedik Taciri’nin önyargı hakkında utanılmadan ve önyargılı olup olmadığınızı sorgulamadan sahneye koyulduğunu görebileceğinizi sanmıyorum. Sanat, yaşamları bu şekilde değiştirir. Bu oyunları Washington’da sahnelemenin benim açımdan avantajı budur. Çünkü bu oyunların çoğu güç, siyaset ve farklı insan grupları arasındaki ilişkilerle ilgilidir. Bunlara bulaşan insanlar gelip bu oyunları izler. Bence insanlar, kendi duygularıyla evlerine döndüklerinde oyunla ve kendileriyle diyalog kurmak zorunda kalıyor. Ve neyse ki bazen duyguları değişiyor.
Shakespeare Theatre Company'nin 2010-2011 yıllarında sahnelediği Venedik Taciri’nden alınan ses, Shakespeare Theatre Company’nin izniyle kullanılmıştır.