06.09.2012
Jamel Bettaieb, lise öğrencilerine Almanca öğretiyor. Bu da, ona Tunus’ta az rastlanan bir fırsat sağlıyor: Holokost’u öğretmek. Geçtiğimiz yıl Tunus’ta gerçekleşen devrimde etkin rol alan Bettaieb, propagandaya, antisemitizme ve Holokost’a karşı sessiz kalmaya karşı direnerek Müslüman dünyasındaki değişimin temsilcisi olmaya çabalıyor.
JAMEL BETTAIEB:
İnsanlar bizde de Yahudi azınlık bulunduğunu, onların tarihimizin ve kültürümüzün parçası olduğunu anlamalı. Alman işgali sırasında yaşadıkları hakkında ondan sonra konuşabilirsiniz.
ALEISA FISHMAN:
Jamel Bettaieb, Tunus’ta lise öğrencilerine Almanca öğretiyor. Bu, ona ülkesinde az rastlanan bir fırsat sağlayan bir rol: Holokost’u öğretmek. Geçtiğimiz yıl Tunus’ta gerçekleşen devrimde etkin rol alan Bettaieb, propagandaya, antisemitizme ve Holokost’a karşı sessiz kalmaya karşı direnerek Müslüman dünyasındaki değişimin temsilcisi olmaya çabalıyor.
Oliver ve Elizabeth Stanton Vakfı’nın cömert destekleri sayesinde sizlere sunabildiğimiz, Amerika Birleşik Devletleri Holokost Anı Müzesi’nin podcast dizisi Antisemitizm Üzerine Konuşmalar programına hoş geldiniz. Ben, Aleisa Fishman. Günümüz dünyasında antisemitizmin ve nefret etkisinin pek çok yolunu sizlere yansıtmak üzere her ay bir konuk davet edeceğiz. İnsan hakları aktivisti Jamel Bettaieb sizlerle.
JAMEL BETTAIEB:
Alman dili, edebiyatı ve tarihi eğitimini Tunus’ta aldım. Bir dönemin tamamında Nazi Almanyası’nı gördük. Holokost’la ilgili fikirlere o zaman sahip oldum. Bu Tunus’ta sık rastlanan bir husus değildir. Çoğu kişi bu konuda konuşmaz. Hatta bazı kişiler bunu bugün bile inkâr ediyor.
Bu konu Tunus’ta tabu gibidir. Çünkü Yahudilerden bahsederseniz otomatik olarak İsrail politikalarını destekliyorsunuzdur. İsrail ile Yahudilik arasında ahmakça bir kafa karışıklığı var. O nedenle ilk görevim, İsrail devleti ve politikalarıyla Yahudilik arasında, Yahudilerin de bizler gibi insanlar olduğuna dair ayrım yapmak oldu.
Öğrencilere Almanca öğretiyorum. Dersler Alman kültürü ve Alman tarihini de içeriyor. Mesela, yiyecek-içecek öğretiyorsam, öğrencilere Almanlar’ın birayı sevdiğini ve Oktoberfest adında bir uluslararası bira festivalleri olduğunu anlatıyorum. Şehirleri öğretiyorsam, Berlin’i ve Berlin anıtlarını anlatıyorum. Bu şekilde İkinci Dünya Savaşı’nın ne olduğu hakkında fikir sahibi oluyorlar.
Öğrenciler çoğu kez şunu soruyor: "Hitler hakkında ne düşünüyorsunuz?" Ve ne yazık ki Hitler’in milli kahraman olduğunu düşünen öğrenciler çıkıyor. Mesela geçen eğitim-öğretim yılında Kavgam kitabının Arapçasını buldum. O an onlara Hitler’in bir suçlu olduğunu açıklamak zorunda kaldım. O, Yahudileri öldürdü, Çingeneleri öldürdü. Pek çok masum insanı öldürdü: çocuklar, kadınlar, sizin gibi gençler. Daha fazla iktidarda kalsaydı ya da Almanya dünyayı ele geçirseydi belki hepimizi öldürürdü: Tunusluları, Arapları, Müslümanları, herkesi. Bu çok ırkçı bir teori. Bunu öğrencilere anlatma fırsatı yakaladım.
Bizim gençliğimizde kötü örnekler vardı. Mesela Saddam Hüseyin’in büyük bir adam olduğunu düşünüyorlar. Ben de onlara “Kendi halkını öldürenlere asla güvenmeyin ve onlara asla hayranlık duymayın. Mesela Hitler, mesela Saddam. Çünkü bu adamlar suçludur, kötü insanlardır” derdim.
Biz diktatörlükten çok çektik ama ülkemiz artık özgür. Ama hâlâ yapacak çok işimiz var. Önce demokrasiyi öğrenmeliyiz. Birlikte yaşamayı, hoş görülü olmayı, birbirimizi kabul etmeyi öğrenmeliyiz. Söylediğim gibi, Holokost, tarihimizin önemli bir parçası ama kimse bunun hakkında konuşmuyor. Benim vatandaşlarım kurbandı. Tunuslu Yahudiler benim vatandaşımdı. Tunuslular da bu olayın kurbanıydı. Holokost, insanlığa karşı işlenmiş bir suçtu. İnsanlar bunun bir daha asla yaşanmaması gerektiğini anlamalılar. Şu anda yaşadığınız dönemi anlamak ve geleceğiniz için plan yapmak istiyorsanız mutlaka geçmişinizi de bilmelisiniz.